
Araştırma
Mehmet Ali Oylumlu
5 Eyl 2025
Yemek Trendleri Değişiyor: Abartılı Yemek Şovlarının Sonu mu Geldi?
Hatırlarsınız, bir dönem sosyal medyayı açsak karşımıza hep aynı manzara çıkardı: Kat kat yükselen devasa burgerler, masadan taşan pizzalar ve o hani, "şelale gibi akıyor" dedikleri peynir, çikolatalar... Yalan yok, çoğumuzun ağzını sulandırırdı o görüntüler. Ama Mide Lobisi'nde uzun zamandır aramızda konuşulan, içten içe hissettiğimiz bir şey vardı: "Bu şovlar eskisi gibi heyecanlandırmıyor sanki?" Lezzetten çok, sadece "gösteriş" gibi duruyordu gözümüzde.
E, Merak Ettik! Topluluğa Sorduk, Cevabı Aldık.
"Acaba sadece biz mi böyle düşünüyoruz, yoksa genel bir durum mu bu?" dedik. Meraklandık tabii, durur muyuz? Hemen topluluğumuza bir anket yaptık. Gelen cevaplar, hislerimizde ne kadar haklı olduğumuzu gösterdi:
"Artık bana hitap etmiyor" diyenler: %55
"Ben hâlâ seviyorum" diyenler: %7
"Zaten hiç sevmemiştim" diyenler: %38
Evet, yanlış okumadınız. Topluluğumuzun yarısından fazlası için o abartılı yemek şovları eskiden bir şey ifade ediyordu. Artık onlar için de tarihe karışmış gibi. Artık Lobi'nin neredeyse tamamı bu şovlardan hoşlanmıyor.
Peki Ne Değişti de Böyle Oldu Allah Aşkına?
Topluluğumuzda gördüğümüz bu net durum, aslında sadece bize özgü değilmiş. Dünya genelindeki trendlere bir göz attık, benzer "sıkılma" sinyalleri oralardan da geliyor. Peki, bizi bu "gösterişli" tabaklardan uzaklaştıran, bu radikal değişimin arkasında yatan muhtemel nedenler neler olabilir dersiniz? Hadi birlikte kafa yoralım:
1."Gerçek" Olanın Değeri Anlaşıldı
Bence bu en önemli sebep. Eskiden gözümüzü boyayan her şeydi ama şimdi durum farklı. The New York Times bile bu konuyu işliyor mesela; insanlar, sırf "Instagram'a koymalık" diye tasarlanmış o yapay deneyimlerdense, "ruhunu" hissettikleri, hikayesi olan, kültürel bir geçmişi olan ve en önemlisi gerçek malzemeyle yapılmış lezzetleri arıyor. Yani endüstriyel bir peynir şelalesi yerine, küçük bir köyde, o yörenin peyniriyle hazırlanan geleneksel bir serpme kahvaltı artık çok daha değerli. Ne dersiniz, haksız mıyım?
2.O Vicdanımızın Sesi Çıkmaya Başladı...
Bir de şu var: Eskisi gibi düşünmeden yutkunmuyoruz artık. Küresel pazar araştırma şirketi Mintel'in 2024 raporları da bunu gösteriyor; sadece damağımıza değil, bedenimize ne koyduğumuza da kafa yoruyoruz. O dev porsiyonlar, içindeki ne olduğu belirsiz malzemeler... İnsanın "Bu bana iyi gelir mi?" diye sorgulamasına neden oluyor. Hal böyle olunca, o aşırıya kaçan, "kırmızı alarm" veren tabaklara doğal olarak mesafe koymaya başladık.
3."Yazık Değil mi?" Dedik İçimizden
Tabağımızda kalan o dağ gibi yemeğin nereye gittiğini, o şov için ne kadar malzemenin boşa harcandığını düşününce içimiz cız etmiyor mu? "Daha azı ama tadına doyulası" felsefesi sanki hepimize işlemeye başladı. Food & Wine dergisi gibi mecralarda "daha az ye, ama kaliteli ye" deniyor. Bu gösteriş amaçlı hazırlanan ve çoğu zaman tabağımızda bitiremediğimiz porsiyonlar, sadece midemizi değil, vicdanımızı da rahatsız etmeye başladı sanki.
4.Kendi Mutfağımızın "Şefi" Olduk
Pandemi dönemi... Hepimiz biraz sıkıntıdan, biraz meraktan veya eğlence olsun diye evde "gurme" kesildik. Kendi ekmeğimizi, lahmacunumuzu, keşkülümüzü hatta dönerimizi bile yaptık; kendi yemeğimizi pişirdik. O süreçte anladık ki iyi malzemeyle yapılmış sade bir yemek, en şatafatlı restorandan bile daha tatmin edici olabiliyor. Bu tabii ki dışarıdaki beklentilerimize de yansıdı tabii. Artık aradığımız şey bir "göz yanılgısı" değil, usta bir elden çıkmış, kaliteli ve "gerçekten" lezzetli bir yemek deneyimi.
Aramızdaki Sohbetler de Zaten Bunu Fısıldıyordu:
Lobi’de yapılan yorumlar, aslında hepimizin hissettiklerini özetler gibi:
"Eskiden kumpirime ne varsa doldururdum, şimdi 'az olsun, öz olsun' diyorum, daha seçiciyim."
"Çok malzemeli, her şeyin birbirine karıştığı pizzalar yerine, iyi yapılmış, sade bir margarita artık bana daha çok hitap ediyor."
"Yaşlandık demeyelim de, 'damak tadımız gelişti' diyelim. Çocukken açık büfe görünce gözlerim parlardı, şimdi o kadar çeşit arasında ne yiyeceğimi bilemeyince bir huzursuzluk çöküyor."
Görüyorsunuz ya, mesele öyle "yaşlanmak" falan değil. Mesele, deneyimle birlikte damak zevkimizin sadeleşmesi, daha "gerçek" olanı aramaya başlamamız.
Kısacası, Gözümüzden Çok Midemize ve Vicdanımıza Güveniyoruz Artık
Anketimizin sonuçları, sohbetlerimiz ve dünya genelindeki eğilimler... Hepsi aynı şeyi işaret ediyor: Yemek kültüründe yeni bir sayfayı aralıyoruz sanki. Gözümüzü boyayan, anlık heveslere hitap eden bir dönemden, bedeni besleyen, ruha iyi gelen, bir hikayesi olan ve dünyaya karşı daha duyarlı bir anlayışa doğru ilerliyoruz.
Mide Lobisi olarak biz de bu keyifli, anlamlı dönüşümün bir parçası olmaktan ve "gerçek" lezzetin peşinde hep birlikte olmaktan deli gibi heyecan duyuyoruz!
Blog